Tarihin erkekler tarafından domine edildiği dönemlerde, uzun süre yan karakterler olarak kabul edilen bazı kraliçeler, olağanüstü bir güce sahip oldular ve erkek meslektaşlarını geride bırakarak hüküm sürdüler. Bu seride, bu kadınları neyin harekete geçirdiğini, otoritelerini nasıl kabul ettirdiklerini ve bazen kadın olmanın avantaj sağladığı anları keşfedeceğiz.
Arşiv görüntüleri, yerinde çekimler, uzman görüşleri ve stilize edilmiş canlandırmalar ile her kraliçenin iktidara yükselişini takip ediyoruz ve onların hükümdarlıklarını inceliyoruz. Tarihçiler, akademisyenler ve psikologların analizleriyle, karşılaştıkları zorlukları ele alarak her bir hükümdarın güce olan benzersiz yaklaşımını keşfedeceğiz. Ayrıca kadınların toplumdaki değişen pozisyonlarını ve ‘zayıf cinsiyet' olmanın ne anlama geldiğini daha geniş temalar üzerinden anlayacağız.
KRALİÇE I. ELİZABETH
I. Elizabeth, kardeşleri Edward ve Mary'nin ölümünün ardından derin bir şekilde bölünmüş bir ülkenin tahtına çıktı. Protestan kraliçe, Katoliklerin, sadık kaldıkları ve gizli ibadet ettikleri sürece inançlarına devam etmelerine izin verdi. Barış ve refah dönemleri takip etti ve İngiliz kültürü gelişti.
Elizabeth döneminde Francis Drake ve Walter Raleigh ile İmparatorluğun tohumları atıldı, ancak Bakire Kraliçe, İspanya Kralı II. Philip'in ve onun İspanyol Armadası gibi birçok komploya karşı tetikte olmalıydı.
UNUTULAN KRALİÇE: ANNE
1702'de tahta geçen Anne, kendisini I. Elizabeth'e benzetti. O, Stuart hanedanının son hükümdarıydı ve Britanya'nın gördüğü en çalışkan hükümdarlardan biriydi.
İngiltere ve İskoçya’yı tek bir hükümdar altında birleştirerek Büyük Britanya'nın ilk kraliçesi oldu ve Britanya'nın dünya sahnesinde önemli bir oyuncu haline geldiği bir dönemde hüküm sürdü.
İMPARATORLUĞUN KRALİÇESİ: VICTORIA
- yaş gününden kısa bir süre sonra taç giyen Victoria, Britanya tarihinin olağanüstü bir dönemine başkanlık etti. Bu dönem büyük sanayi, sosyal ve toprak genişlemelerine sahne oldu. Aynı zamanda, kraliyet ailesinin israfçı ve modası geçmiş bir yapı olarak görüldüğü halk algısını değiştirdi ve onu Britanya toplumunun değerli bir parçası haline getirdi.
Victoria, onlarca hayır kurumuna himaye gösterme ve sanatı destekleme modasını başlattı ve böylece halk arasında sevilen bir figür haline geldi. Popüler kültürü etkiledi.
KRAL OLMAYA ÇALIŞAN KRALİÇE: HATSHEPSUT
Bugün Mısır’ın en güçlü ve başarılı hükümdarlarından biri olarak kabul edilen Hatshepsut, yüzyıllarca kraliçeden ziyade kral olarak bilindi; çünkü o, çağdaş tasvirlerinde sakallı bir erkek olarak temsil edilmesini talep etti.
Firavun olarak Deir el-Bahri Tapınağı'nın inşası gibi muazzam mühendislik çalışmalarını yönetti ve bölgede önemli ticaret yollarını geliştirdi. Keşifler düzenledi ve bölgeye zenginlik ve sanat getirdi.
ASİ KRALİÇE: AKİTANYALI ELEANOR
Genç bir teenager iken, Eleanor’un babası, Akitanya Dükü, öldü ve ona büyük bir servet bıraktı. Fransız Kralı’nın oğlu Louis ile evlenerek daha genç yaşta Fransa Kraliçesi oldu.
Azmiyle tanınan Eleanor, Louis’in kararlarını büyük ölçüde etkiledi. 1147'deki İkinci Haçlı Seferi'nde Louis’e eşlik etti. Evlilikleri iptal edildikten sonra, İngiliz tahtının varisi Henry Plantagenet ile evlendi. İngiltere Kraliçesi olduğunda, Henry uzaktayken onun çıkarlarını korudu. Ancak başka bir ayrılık sonucunda, kralın ölümüne kadar 10 yıl boyunca hapis yattı. Oğlu Aslan Yürekli Richard tahta geçtiğinde özgürlüğüne kavuştu.
SAVAŞÇI KRALİÇE: BOUDICA
İceni kabilesinin şefi olan kocası Prasutagus’un ölümünden sonra, Romalı efendilerine karşı isyan eden Boudica, halkı önünde dövüldü ve kızları köleler tarafından tecavüze uğradı. İntikamını planlayan Boudica, bir ordu kurarak düşmanları olan kabileleri ortak bir hedefte birleştirdi.
Boudica ve Briton ordusu, Roma Britanyası’nın başkenti Colchester’a gidip şehri yerle bir etti. Londra ve St. Albans da aynı kaderi paylaştı. Toplamda yaklaşık 80.000 Romalı öldürüldü, ancak direnişi, 200.000 Briton’un öldüğü Wattling Street Savaşı'nda sona erdi.
